-K-

    kabak: Boynuzsuz koyun

    kabayel: Lodos

    kaçıl: Çekil

    kakmak: Kalkmak

    kaktırmak: İttirmek

    kalak : Pipo

    kaldırma: Hanaylardaki yüksek/ çıkıntılı oturma yeri, balkon gibi

    kalıgırmak: Kalınlaşmak

    kaltak: Eğer/semerin ahşap tutulacak yeri, yük sararken ipin tutturulduğu yer.             

    kamış  : Sürahi

    kanırmak: Kırmak için bir tarafa eğmek

    kanlı: Katil

    kaptıkaçtı : Taksi, otomobil

    kapurcuk: Gelincik otu

    kaput: Kalın kışlık palto

    karaltı: Uzaktaki gölge (geceleyin)

    karı: İhtiyar kadın

    karık: Arık, oyuk

    karımak: İhtiyarlamak (Kadın için)

    karmak: Karıştırmak, yoğurmak

    karmalamak: Avuçlamak, karıştırıvermek

    karışık: Hemen insanlarla kaynaşıveren

    kart: Yaşlı, tohuma kaçmış

    kasmak: Kısmak

    kaş: Eğerin/semerin önünde ve arkasındaki yükseklik, damın saçağı

    kaşıklık: Mutfaktaki kapların konduğu raf.

    kavlak: Kılı/tüyü dökülmüş

    kavzamak: Yakalamak, kavramak

    kayınata/kaynata: Kayın baba

    kayır: Dişli kum, iri taneli kum, çakıl

    kayrak: Düz ve ince kaya parçası

    kekmek: Gagalamak

    kekre : Ekşi ile acı arası bir tat

    kela: Kertenkele

    kelbaş: Karnabahar

    keler: Bir tür kertenkele, keles

    Keles Bazarı: Çarşamba Günü

    kelter/keleter: Küfe

    kemkirmek: Havlamak

    kemsik: Mısırı yenmiş/dökülmüş koçan

    kenef: Hela

    kenger: Yabani enginar

    kesdine: Kestane

    keş: Çökelek kurusu

    keykirdemek:  Heyecanlanmak

    kındırmak: Nazlanmak

    kıpırdak: Çok hareketli, yaramaz çocuk

    kıpıştırmak: Gözlerini açıp kapamak

    kıran: Öldürücü hastalık/Uç, kenar, kıyı

    kırçıl: Kuru soğukta, ağaçlara düşen ince kar taneleri.

    kırık: Çapkın, deli

    kırklık: Koyun, keçinin tüylerini kesmede kullanılan makas

    kırkmak: Kırpmak, kesmek

    kırlı: Dağlı, yabancı

    kıskaç:  Kerpeten

    kıskı: Mengene, cendere

    kışkışlamak: Köpeği birinin üzerine salmak için söylenir

    kıvratmak: Bükmek


    kızan : Çocuk

    kızgın: Sıcak, öfkeli

    kızdırmak: Isıtmak

    kilindir: Emzikli toprak testi

    koca: Yaşlı, ihtiyar , eş (erkek)

    kocaoğlan: Ayı

    kokulanmak: Koku sürünmek

    kolaylamak: Bitirmeye az kalmak

    komak: Bırakmak, terk etmek

    kompir: Patates

    konak: Baştaki saçta olan kepek

    konaklamak: Misafir etmek/olmak

    konmak: Konaklamak

    kov: Gıybet, birini çekiştirmek

    kovuk: Oyuk

    kozak: Kozalak

    köfün : Küfe

    köken: Bitki kökü (kabak, patlıcan,vb)

    kölge: Gölge

    kömeli/kümeli: Çok, bir yığın

    körlük: İnadına hareket etmek

    köse: Kısa boylu, bodur

    kösnük: Çiftleşmeye istekli at, eşek.

    kösülmek: Kabarcıkların inmesi, sakinleşmek

    kötürge: Kaldıraç desteği/Ağaç kökü sökmede kullanılan metal demir

    köv: Köy

    kulaklaşmak: Araştırmak, arayıp sormak.

    kubarlanmak: Kibirlenmek, böbürlenmek

    kulunç: Sırtın iki omuz arası

    kulunlamak: Kısrağın yavrulaması

    kumur: Kumru

    kunduz: Su borusunun içine yapışmış pislik

    kupa : Bardak

    kurmak: Kötü işe yönlendirmek, fiştiklemek

    kuşkun: Eğer, semer ve palanın arkasındaki, hayvanın kuyruğunun altından geçen kuşak

    kuz: Güneş görmeyen yer, kuzey

    küleş: Güreş

    küldürtü: Gürültü, patırtı

    künaf /künah: Günah

    küpeçik/küpeşte: Küçük küp, kavanoz

           -L-

    lap       : Taze/yaş incir/lop

    laylon: Naylon

    leke: Çocukların oynadıkları bilye.

    lobya: Kuru fasulye

    löbet: Nöbet

    lök: Tek hörgüçlü deve

    löküs: Gazla çalışan lüküs lambası

    löpçü: Bedavacı.

           -M-

    macur: Göçmen

    mahana: Bahane

    makıf/makuf: Vakıf

    malim (muallim): Öğretmen

    mamır: Sağlam, uygun

    mancar : Pancar

    mangıraf: Gramafon

    mavuklamak: Acı çekerek ses çıkarmak

    maya: Dişi deve

    mâyene: Muayene

    mayıs: Sığır pisliği, gübresi.

    med: Çubuk, oyun çubuğu

    meh/me: İşte, nah

    mehel: Uygun, denk, yakışır

    memilket: Memleket

    memişhane: Hela

    merdimen: Merdiven

    merem: Verem

    meşe: Atak, misket, leke

    meşirepsiz: Terbiyesiz, soysuz

    mettup: Mektup

    mezin: Müezzin (camide)

    mısır:  Hindi

    mışmıl: Temiz, pak, ağır, gevşek

    mıyıldemek: Mırıldamak

    mil: İnce kum

    minmek   : Binmek

    motor/motur: Traktör

    morug/moruk: Hoş kokulu sarı bir dağ çiçeği

    mukallid: Taklitçi, hoş sohbet

    muştu: Müjde

    müzevir: İspiyoncu, ara bozucu

    muzip: Şakacı

    muştu/mücüde: Müjde

           -N-

    nacap: Nasıl

    naf: Laf

    napam: Ne yapayım? Çaresizim.

    napdurun: Ne yapıyorsun, nasılsın?

    narasın?: Nerede?

    necisin: Kimsin, kimin nesisin?

    Negıdâ?: Ne kadar?

    nene: Nine

    nenni: Ninni

    neyniyon: Ne yapacaksın/Niye soruyorsun?/Boşver

    nezmaddır: Ne zamandır….

    nice: Nasıl, hayli

    niden/nidene: Neden?

    nofut: Nohut

     

           -O-

    ocak: Yurt/Tohumlardan fidan yetiştirilen yer

    ocaklık: Eski evlerde ocak yakılan yer/şömine

    ogıdâ: O kadar

    oğulluk: Üvey oğul, evlatlık

    oğşamak/oşumak: Andırmak, benzemek

    okarı: Yukarı


    okumak: Davet etmek çağırmak

    okuntu: Dâvetiye, düğüne davet edilenin getirdiği hediye

    okuyucu: Davetçi

    ôlak: Oğlak

    ôlan: Oğlan

    olaydı: Olabilirdi, olabilseydi

    omak/olmak: Bir işi bitirmek

    omaya: Yapılmamış ola, olmaya

    onnâ:  Onlar

    ortancı: Ortanca

    otlanmak: Başkasından geçinmek

    oturag/oturgeç: Oturacak şey, tabure

    oturaglı: Yerini yurdunu bilen

    ovşamak: Okşamak

    oynaş: Sevgili

    ozman : O zaman

           -Ö-

    ödek: Korkak, ödlek

    Ödemiş Bazarı: Cumartesi Günü

    ögeç: 2-3 yaşlarındaki erkek davar

    öğke: Öfke

    öğrek: At, eşek sürüsü. Öğrek yeri: Sürünün toplanma yeri.

    öğürmek: Kusmaya çalışmak, böğürmek

    öküre/önküre: Orası

    ö’küle/önküle: Öyle

    öl: Yaşlık, nem (toprak)

    ölçermek: Ateşi canlandırmak için karıştırmak

    ölet/ölez: Öldürücü salgın hastalık

    önkü(nü): O(nu) , oradaki(ni)

    önmek:  Pusu kurmak

    öretmen/örtmen : Öğretmen

    örgetmek: Öğretmek

    örüg/örg: Hayvanını ayağına bağlanan ip

    örüklemek: Hayvanın ayağını iple bağlamak

    örüzger/örüzge: Rüzgar

    ösürük: Öksürük

    öten: Geçenlerde (öteki gün)

    ötrük: İshal

    ötüyüz: Öteki yüz/öbür taraf

    övendire/öğendire: Ucu sivri değnek

    övey: Üvey

    öyke: Öfke

    öykünmek: Taklit etmek

    öyün: Övün

    öz: Vadi

     

           -P-

    paça/param: Parça

    pahal: Aksi gibi. "Pahal gibi misfir de geldi mi".

    palaska: Kemer, fişeklik

    paldımsız: Nerede nasıl konuşacağını ne yapacağını bilmeyen kişi, sakar.

    pampır: Buharlı küçük tren

    pampil : Yabani ot türü

    panga: Banka

    patmak(patmak): Dövmek, ezmek

    payam/piyam. Badem (dikenli bir bitki)

    pek: Sert, sağlam

    pelit: Palamut ve kara çalı meyvesi

    pençire: Pencere

    pendir/penir : Peynir

    pepe/pepeyi: Kekeme, peltek

    peşkir : Havlu

    pıçak  : Bıçak

    pırtı: Bez eşya. "Pilini pırtını topla git".

    pirelenmek: Şüphelenmek

    pirket: Briket

    piron: Yemek çatalı

    pısat/pusat :  Elbise, çamaşır

    podiye : Öğrenci önlüğü

    postaki: Post, deri

    pozmak. Bozmak

    pörsümek: Havası inmek, buruşmak

    punta: Zatürre, çok aşırı ateşli soğuk  algınlığı

    pus: Sis, duman

    pusat: Giysi, alet edavat

    pusmak: Korkup sinmek

    pusarmak : Havanın bulutlanması, kapanması, puslanması

    pürçek: Pırasa, soğan,vb. yaprağı

    pürülenmek: Tamamen örtünmek

    püsen:Ahmak ıslatan yağmur

    püsküt: Bisküvi

           -S-

    saçak : Çatının duvarın dışına taşan kısmı

    saçıntı: Serpinti

    saçı: Düğünlerde gelin başından atılan

    sadalamak: Sayıklamak, kekelemek

    sadiyav:Tere yağı

    sağmal: Sütü sağılan hayvan

    sakar: Atların alnındaki beyazlık./ Dikkatsiz.

    saksak: Yapışkan, yapışkan kir

    sal : Tabut

    samra: Gübre, alüvyonlu orman gübresi. "Ilkyağmur sulan samra getirir."

    sandele: Sandalye

    Sangıdak/zangıdak: Ansızın, birdenbire

    sarcarı: Sırnaşık, yapışkan


    sarmaşmak: Sıkıca sarılmak

    sası: Tatsız, tutsuz, lezzetsiz

    sât: Saat

    savak: Suyun ayrıldığı yer. Suyu savaklamak, suyu kendi yö­nüne çevirmek.

    savmak: Defetmek, başından atmak

    saymak: Bir şey yerine kabul etmek, addetmek, bedel tutmak

    saymamak: Değer vermemek, dinlememek

    sayrı: Hasta

    seğrimek: Titremek, kasılmak

    selbes: Serbest

    semirmek: Semizleşmek, şişmanlamak

    semizlik : Semiz otu

    sendiremek: Sendelemek

    senit: Yufka, v.b.tahtası

    sepilmek: Serpilmek, yere düşmek

    sepmek: Serpmek

    sêrek    : Seyrek

    serpme: Kuş avlama tuzağı (Çubuk ve iple yapılır)

    setin: Zeytin

    sevdik: Sevgili, yâr

    sevi: Aşk, sevgi

    seyirtmek: Acele ile koşmak

    sığamak: Sıvamak

    sığazlamak: Sıvazlamak

    sığırtmaç: Sığır çobanı

    sındı    : Makas

    sırım: Çok ince deri (Dikiş için)

    sırt: Çamaşır

    sıtıratsız: Yüzsüz, görgüsüz, yersiz, şımarık, ukalâ

    sıvaştırmak: Sıvamak, bulaştırmak

    sıyırma: Taze fasulye/Börülce

    signenmek: Saklanmak

    sirke: Bit yavrusu

    sirken: Yabani ıspanak, pazı

    sivtinmek: İş yapıyormuş gibi yapmak

    siymek: Kedi köpek işemesi

    sokranmak: Homurdanmak

    sokum: Lokma

    sol: İnsan içine karışmaz, aksi

    sorucu: Sorgu meleği

    sorutkan: Somurtkan

    sovan  : Soğan

    sovuk: Soğuk

    söbe: Yuvarlakça, yumurta gibi

    söğe: Kapının üzerinde hareket ettiği mil

    sömek: Mısır koçanı, somak

    sönge: Fırının içini temizlemek için, bir sırığın ucuna bez bağ­lanır. Suya sokulduktan sonra

    kullanılan alet.

    sulanmak: İştahla bakmak

    suyunca: Keyfine göre

    sümsük/sümdük: Pisboğaz, aç gözlü

    sünet: Sünnet

    sürg/sürk: İsilik

    sürgeç: Bulaşık bezi

    süsyol: Köyleri şehre bağlayan asfalt anayol

           -Ş-

    şahan: Şahin

    şarlak: Çağlayan

    şavk: Işık, aydınlık, aydınlatma aracı

    şavkımak: Işık saçmak, pırıl pırıl

    şefde: Siftah

    şeher: Şehir

    şevik: Çevik

    şımşırık: Sırılsıklam ıslanmış

    şıppıdak: Şapırdatarak

    şırkmak: Tokaçla çamısın döğüp suyunu çıkarmak

    şibit: Yufkadan kalın ekmek

    şindi/şinci: Şimdi

    şippidik : Naylon terlik, terlik

    şişek: Doğurmamış dişi koyun.

    şivşit: Çapraz, yan, verev, yamuk

     

    şöle Şöyle

           -T-

    ta: Ne zaman ki, tıpkı, aynı

    tahra: Ağaç budamakta kullanılan orağa benzer alet

    tahta: Tarlanın ekilmeye hazır/ekilmiş parçalarından biri

    taraş/tıraş: Ağaçta kalan meyveleri düşürüp toplamak

    tarna : Tarhana

    tâsil: Tahsil

    tat: Sert kırıcı sözlü

    tatafiye: Rastgele, hesaplamadan

    tatta: Tahta

    taygeldi: Evlenen kadının eski kocasından olan ve evlendiği eve gelen çocuğu

    tekin: Issız

    tekirâ/tekrâ: Tekrar

    tellenmek: Darılmak, üstüne alınmak

    temin: Demin, az önce

    tepsermek: Kuruyup buruşmak (dudak, meyve, vb. )

    terefi      : Teravih Namazı

    terek: Kaplık, tabaklık, raf

    têris: Terhis

    terlik: Gecelik takkesi

    ters:  Hayvan gübresi

    terslik: Ters(gübre) yığılan yer, çöplük

    tet: Defol (hayvanlara söylenir)

    tetir: Yapışkan, kirli “Tütün dizerken ellerim tetir oldu.”

    teyir: Tehir, gecikme


    teze: Taze

    tıkılmak: İçine girmek, dolmakt

    tırkı: Kapıyı dışarıdan açmayı önleyen metal sürgü

    tırkılamak: Kilitlemek

    tırsımak: Korkmak, pusmak,çekinmek

    tilbiz: Titiz, zor beğenen

    tingildemek: Başını ve kollarını sallayarak yürümek

    tinsirmek/aksırmak: Hapşurmak

    tinkoz (s): Cimri, pinti

    Tire/TiriBazarı: Pazartesi(eski Tire Pazarı)

    tirkeşmek: Yığılmak, bolluk olmak, tıklım tıklım olmak

    tirket: Tığ (oya  aleti)

    tivis/tivist: Ayçekirdeği,çiğdem

    tohur/dohur: Ürün ve bunun toptan satışı

    tokaç: Çamaşır tokmağı

    tokat:  Koyun ağılı

    toktur:Dokdor

    tolaman:  Patates gibi yumrulu bir bitki

    tolaz: Ağzı/ içi taşla örülü yapı,tonoz

    tolu : Dolu (yağış)

    topan:Top gibi yuvarlak

    tomati : Domates

    tomofil: Otomobil

    torum: Deve yavrusu

    tovuk: Tavuk

    toy: Genç, acemi

    tömelti: Yükseklik

    töpelek: Yuvarlak, tekerlek

    töperlemek : Yuvarlamak

    tûla: Tuğla

    tuluk: Tulum (Deri)

    tutulmak: Yakalanmak, düçâr olmak




    Kiraz Şivesi (AĞZI) Kelimeler K-T Diğer Haberler

Arşiv

Üye Girişi

E-Mail:   

Şifre:   

• Şifremi Unuttum • Yeni Üye • Hesabım

Günün Sözü

    Yiğit yaşadığı günün hesabını yapmaz...

Son Haberler